22 Mayıs 2014 Perşembe

LEYLA DEGER
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ

Açık Havza : Sularını denize ulaştırabilen havzalara açık havza denir
Açısal Hız : Dairesel hareket yapan Dünya üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır. Dünya, ekseni çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15 derecelik, 24 saatte 360 derecelik dönüş yapar. Açısal hız, dünya üzerindeki her noktada aynıdır.
Ağıl : Hayvanların barındığı, çevresi taş veya ahşap ile çevrili yerlere ağıl adı verilmektedir. Ağıllar zamanla nüfusun artmasına bağlı olarak sürekli yerleşme haline gelebilir. Sürü sahipleri tarafından kurulan ağıllar kış mevsiminde hayvanların korunması amacıyla kullanılır.
Akarsu : Belirli bir kaynaktan doğan, yağmur ve kar suları ile beslenen ve arazinin eğimine göre akıp giden sulara akarsu denir.
Akarsu Akımı (Debisi) : Akarsuyun herhangi bir kesitinden birim zamanda geçen su miktarına (m3) akım veya debi denir
Akarsu Rejimi : Akarsuyun akımının yıl içerisinde gösterdiği değişmelere rejim ya da akım düzeni denir.
Alizeler : 30° enlemlerinden (DYB) Ekvator’a (TAB) doğru esen rüzgarlardır. Dünya’nın ekseni çevresindeki hareketi nedeniyle sapmaya uğrayarak, Kuzey Yarım Küre’de kuzeydoğudan, Güney Yarım Küre’de güneydoğudan eserler. En düzenli ve sürekli esen rüzgarlardır. Okyanus akıntılarının yönlerini düzenlerler. Başlangıçta kuru olan bu rüzgarlar, deniz üzerinden aldıkları nemi Ekvator çevresine yağış olarak bırakırlar.
Altimetre : Madeni barometrelerin bir çeşididir. Yükseldikçe basıncın azalması kuralına dayanılarak, yüksekliklerin ölçülmesi amacıyla yapılmıştır.
Ana yön : Güneşin doğduğu taraf doğuyu, battığı taraf batıyı gösterir. Bunları dik kesen yönler, kuzeyi ve güneyi gösterir. Bunlara ana yönler denir. Ay’ın evreleri : Ay Güneş’ten aldığı ışınları yansıttığından ve Dünya’nın etrafındaki hareketinden dolayı farklı şekillerde görülmektedir. Ay’ın değişik şekillerde görülmesine Ay’ın evreleri denir. Ay, Güneş ile Dünya arasına girdiğinde, Ay’ın karanlık yüzü Dünya tarafında olur. Bu durumda Ay’ı göremeyiz. Ay’ın bu evresine yeni ay denir. Yeni ay evresinden yaklaşık bir hafta sonra Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün yarısı görülür. Bu evreye ilk dördün denir. İlk dördün evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ay’ın Dünya’ya dönük yüzünün tamamı görülür. Bu evreye dolunay adı verilir. Dolun Ay evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ay’ın Dünya’ya dönük yüzünün yarısı görülür. Bu evreye son dördün denir.
Aysberg (Buz dağı) : Buzullardan kopup, denize kadar ulaşan kalın buzul parçaları deniz içinde ilerlemeye devam eder. Buzun yoğunluğu, deniz suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır. Yüzlerce metre kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına aysberg denir.Ay tutulması : Dünya, Güneş ile Ay arasına girerek, Ay’ın bütününü veya bir bölümünü gölgelerse ay tutulması meydana gelir.
Bağıl Nem : Hava her zaman taşıyabileceği kadar nem yüklenmez. Genellikle havadaki su buharı miktarıyla doyma miktarı arasında bir fark bulunur. Bu farka doyma açığı (nem açığı) denir
Belli sıcaklıkta 1m3 havanın neme doyma oranına ise bağıl nem denir.
Bankiz : Kutup çevresindeki denizlerde, suyun donması ile oluşan buz kütleleridir.
Baraj gölü : Yapay su birikintilerine baraj gölü denir.
Barograf : Basıncı sürekli kaydeden ve yazıcı ucu bulunan bir tür madeni barometredir.
Basınç : Yüksek basınç alanlarında alçalıcı hava hareketi buharlaşmayı engeller. Çünkü alçalan havanın yoğunluğunun artması su buharının yükselmesini önler. Alçak basınç alanlarında ise yükselen havanın yoğunluğu daha az olacağı için buharlaşma daha kolaydır.
Bazalt : Koyu gri ve siyah renklerde olan dış püskürük bir taştır. Mineralleri ince taneli olduğu için ancak mikroskopla görülebilir. Bazalt demir içerir. Bu nedenle ağır bir taştır.
Birinci Zaman (Paleozoik) : Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.Zamanın önemli olayları : Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu. Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu. İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı. Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı. Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir.
Boğaz: Bakınız : Yarma vadi.
Bora : Yugoslavya’nın iç kesimlerinden Adriyatik Denizi kıyılarına esen soğuk rüzgarlardır.
Boylam : Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan uzaklığının açısal değeridir.Q açısı, D noktasının başlangıç meridyenine olan uzaklığının açı cinsinden değeridir ve D noktasının boylam derecesini verir.
Örnek : D noktasına ait Q açısının değeri 30 derece ise,
D noktasının boylam derecesi 30° dir.
Boyun : Birbirine ters yönde açılmış iki akarsu vadisinin en yüksek, iki doruk arasındaki alanın en alçak yerine boyun denir. Buralara bel ya da geçit de denir.
Bozkır : İlkbahar yağışlarıyla yeşeren, yaz kuraklığı ile sararan kısa boylu otlardır. Bunlara step ya da bozkır denir.
Buharlaşma : Atmosferdeki nemin kaynağı yeryüzündeki su kütleleridir. Sıcaklık arttıkça, havadaki nem açığı arttıkça, su yüzeyi genişledikçe, rüzgar estikçe, basınç azaldıkça, buharlaşma artar.
Buz Dağı : Bakınız : Aysberg.
Buzul Gölleri : Buzullaşma döneminde buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki göllerdir.
Coğrafi Bölge : Taşıdığı belirli Coğrafi özellikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimdir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler temel alınır.
Coğrafi Bölüm : Bir coğrafi bölge içinde doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler bakımından farklılık gösteren küçük birimlerdir
farklılık gösteren küçük birimlerdir
Coğrafi Konum : Yeryüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik konum ve özel konum olarak iki şekilde ifade edilir.
Cıvalı Barometre : Üstü açık bir kaba daldırılmış, yukarı ucu kapalı bir cam borudur. Hava basıncı, boruyu dolduran cıva sütununu dengede tutar. Hava basıncı azalıp çoğaldıkça cıva sütunu da alçalıp yükselir. Cıvalı barometre camdan yapıldığı ve hep düz durması gerektiği için her zaman kullanımı kolay değildir.
Çakıltaşı (Konglomera) : Genelde yuvarlak akarsu çakıllarının doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapışması sonucu oluşur.
Çakmaktaşı (Silex) : Denizlerde eriyik halde bulunan silisyum dioksitin (SİO2) çökelmesi ile oluşan taştır. Kahverengi, gri, beyaz, siyah renkleri bulunur. Çok sert olması ve düzgün yüzeyler halinde kırılması nedeniyle ilkel insanlar tarafından alet yapımında kullanılmıştır.
Çay : Derelerin birleşmesiyle oluşan akarsulara çay denir.
Çekirdek : Dünya’nın yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümüdür. Dünya’nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 km’ler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 km’ler arasındaki kısmına iç çekirdek denir. İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir. Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir.
Çığ : Büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesine çığ denir.
Çiy : Havanın açık ve durgun olduğu gecelerde, havadaki su buharının soğuk cisimler üzerinde su damlacıkları biçiminde yoğunlaşmasıdır. İlkbahar ve yaz aylarında görülür.
Çizgi (grafik) Ölçek : Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür. Kesir ölçeğe göre düzenlenir ve santimetre (cm)’nin üstündeki tüm uzunluk birimleri kullanılır.
Çizgisel Hız : Dairesel hareket yapan Yerküre üzerindeki bir noktanın birim zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır. Çizgisel hız, dünyanın küreselliği nedeniyle Ekvator’da en fazladır, kutuplara doğru azalır.
Çökme Dolini : Yeraltında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik şekillerdir. Çökme dolinleri, derinliklerinin fazla oluşu, yamaçlarının eğimli oluşu ve tabanlarındaki iri bloklar halinde maddeler bulunması nedeniyle erime dolinlerinden kolayca ayırtedilirler.
Dağ : Çevresine göre yüksek olan inişli çıkışlı yer şekilleridir.
Dağ Oluşumu : Bakınız : Orojenez.
Dalgalar : Dalgalar, deniz ve göllerdeki kuzey sularının periyodik salınımlarıdır. Dalga oluşumunun temel nedeni rüzgarlardır. Deniz yüzeyini yalayarak esen rüzgarlar, sürtünme nedeniyle durgun sulara hareket kazandırır. Deniz yüzeyi pürüzlenir ve sürekli biçim değiştirir. Deniz yüzeyinin salınım hareketine dalgalanma deniz yüzeyinde beliren pürüze dalga denir. Rüzgarlar dışında depremler, volkanik hareketler ve deniz altında çökmelerde dalgaları oluşturur. Bu tür dalgalara tsunami denir. farklılık gösteren küçük birimlerdir
Dağ : Çevresine göre yüksek olan inişli çıkışlı yer şekilleridir.
Dalgalar : Dalgalar, deniz ve göllerdeki kuzey sularının periyodik salınımlarıdır. Dalga oluşumunun temel nedeni rüzgarlardır. Deniz yüzeyini yalayarak esen rüzgarlar, sürtünme nedeniyle durgun sulara hareket kazandırır. Deniz yüzeyi pürüzlenir ve sürekli biçim değiştirir. Deniz yüzeyinin salınım hareketine dalgalanma deniz yüzeyinde beliren pürüze dalga denir. Rüzgarlar dışında depremler, volkanik hareketler ve deniz altında çökmelerde dalgaları oluşturur. Bu tür dalgalara tsunami denir.
Duvar ve Atlas Haritaları : Eğitim ve öğretim amacına yönelik haritalardır. Ölçekleri 1 / 1.100.000′dan daha küçüktür. Dünya’nın tümünü, kıtaları veya ülkeleri gösterirler
Düden : Kalkerli arazide erime ile oluşan daire biçimli kapalı çukurluklara düden denir. Düdenler yer altı sularını birbirine bağlayan kanallardır. Düdenlere halk arasında su çıkan, su batan gibi adlar da verilir.
Dünya : Güneş Sistemi’nin 9 gezegeninden biridir ve Güneş’e olan uzaklığı bakımından 3. Sırada bulunur.
Dünyanın Yıllık Hareketi : Dünya ekseni çevresinde hareket ederken aynı zamanda saat ibresinin tersi yönde, Güneş’in çevresinde de döner. Bu hareketini elips bir yörüngede 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna 1 Güneş yılı denir. Dünya’nın yıllık hareketi sırasında, Güneş’in çevresinde çizdiği yörünge düzlemine ekliptik denir. Yörünge şeklinin elips olması nedeniyle Dünya yıllık hareket sırasında Günöte – Günberi konumuna gelir.
Ekliptik: Dünya’nın yörüngesinden geçtiği varsayılan düzleme Ekliptik veya Yörünge Düzlemi denir.
Ekonomi Haritaları : Dünya’nın bütününün ya da bir bölümünün ekonomik özelliklerini gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla endüstri kuruluşlarının türü, sayısı, dağılışı, çalışanların sayısı hakkında bilgi edinilir.
Eksosfer (Jeokronyum) : Atmosferin en üst tabakasıdır. Enlem : Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç paraleli olan Ekvator’a uzaklığının açısal değeridir. Q açısı, D noktasının Ekvator’a olan uzaklığının açı cinsinden değeridir ve D noktasının enlem derecesini verir. Örnek :
Q açısının değeri 45 ise, D noktasının enlem derecesi 45° dir.
Epirojenez : Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayına epirojenez denir.
Erozyon : Toprak örtüsünün, akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesine erozyon denir.
Erime Dolini : Kalker yüzeyler üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir. Erime dolinlerinin tabanında yüzey sularının derine doğru sozdığı çatlak ve delikler bulunur. Dolin tabanlarında erimeden geriye kalan killi materyalin birikmesiyle oluşan terra rossa toprakları bulunur.
Etezien : Balkan Yarımadası’ndan Kuzey Ege kıyılarına doğru esen soğuk rüzgarlardır.
Falez (Yalıyar) : Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir.
Fay : Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
Fay açısı : Dikey düzlem ile fay düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
Fay aynası : Fay oluşumu sırasında yükselen ve alçalan blok arasındaki yüzey kayma ve sürtünme nedeniyle çizilir., cilalanır. Parlak görünen bu yüzeye fay aynası denir
Filat : Kiltaşının (şist) yüksek sıcaklık ve basınç altında değişime uğraması yani metamorfize olması sonucu oluşur.
Fiziki Haritalar : Yeryüzünün kabartı ve çukurluklarını gösteren orta ya da büyük ölçekli haritalardır. Fiziki haritalar hazırlanırken eş yükselti ve eş derinlik eğrileri geniş aralıklarla geçirilir. Bu aralıklar çeşitli renklerle boyanır. Yükseltiler genellikle yeşil, sarı ve kahverenginin çeşitli tonları ile, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin tonları ile gösterilir.
Fosil : Jeolojik devirler boyunca yaşamış canlıların taşlamış kalıntılarına fosil denir.
Galaksi : Yıldız kümesine galaksi denir.
Galeri Ormanları : Savanlardaki, küçük akarsu boylarında görülen, çoğunlukla 50-100 m genişliğinde, bir akarsu ağı biçiminde uzanan ve sürekli yeşil kalabilen nemli ormanlardır. Galeri ormanları olarak adlandırılmalarının nedeni, ağaçların, akarsuyun üstünü bir galeri şeklinde kapatmasıdır.
Gayzer : Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
Geçit : Dağlık yerlerin ulaşıma imkan veren bölümlerine geçit denir.
Gel – Git : Ay’ın ve Güneş’in çekim gücünün etkisiyle Dünya’daki su kütlelerinin alçalması ve yükselmesi olayıdır. Ancak Ay, Dünya’ya en yakın gök cismi olduğundan gel git olayında daha etkilidir. Bir yerdeki gel-git, gün içinde 2 kabarma 2 çekilme biçiminde 6 saatte bir gerçekleşir. Bu seviye değişmelerinde her gün bir önceki güne göre 50 dakikalık bir gecikme olur. Çünkü ay, Dünya’nın çevresindeki dönüşünü 24 saat 50 dakikada tamamlamaktadır.
Gezegen : Güneş etrafında dönen büyük gök cisimlerine gezegen denir.
Gnays : Granitin yüksek sıcaklık ve basınç altında değişime uğraması yani metamorfize olması sonucu oluşur.
Göçler : Nüfusun geçici veya sürekli olarak yer değiştirmesidir. Eğer değiştirilen yer ülke içinde olursa buna iç göç denir. Göçler, hızlı nüfus artışının doğal bir sonucudur. Bir bölgedeki nüfusun, artmasında veya azalmasında göçlerin büyük etkisi vardır.
Göktaşı : Yeryüzüne düşen meteor veya parçalarına göktaşı adı verilir.
Göl : Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Göller tek tek bulundukları gibi yan yana birden fazla da bulunabilirler. Göllerin yan yana bulundukları bölgelere göller yöresi denir.
Grafik Ölçek : Bakınız : Çizgi ölçek.
Granit : İç püskürük bir taştır. Kuvars, mika ve feldspat mineralleri içerir. Taneli olması nedeniyle mineralleri kolayca görülür. Çatlağı çok olan granit kolayca dağılır, oluşan kuma arena denir.
Günberi (Perihel) : Dünya’nın, Güneş’e en çok yaklaşıp, yörüngede en hızlı döndüğü gündür. Dünya Günberi konumuna 3 Ocak’ta gelir.
Güneş Enerjisi : Güneş’in yapısındaki hidrojen atomlarının helyuma dönüşmesi sırasında, enerji açığa çıkar. Buna güneş enerjisi denir.
Güneş Tutulması : Ay, Dünya ile Güneş arasına girdiğinde Dünya’nın bazı yerleri güneş ışığı alamaz. Bu duruma Güneş tutulması denir.
Günöte (Aphel) : Dünya’nın, Güneş’ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gündür. Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz’da gelir.
Harita : Dünya’nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmış şekline harita denir.
Bir çizimin harita özelliği taşıyabilmesi için;
- Kuşbakışı görünüme göre çizilmesi,
- Arazi üzerindeki uzunlukların belli bir oranda küçültülmesi gerekir.
Harita Anahtarı (Lejant) : Haritada kullanılan özel işaretlerin ne anlama geldiğini gösteren bölümdür. Her haritanın kullanım amacına göre farklı işaretler kullanılır.
Harita Ölçeği : Harita üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar arasındaki uzunluğa oranıdır.
Diğer bir deyişle, gerçek uzunlukları harita üzerine aktarırken kullanılan küçültme oranıdır.
Örneğin : Boğaz Köprüsü’nün gerçekte 1074 m olan iki ayağı arası uzaklık, ölçeği bilinmeyen bir haritada yaklaşık 0.5 cm gösterilmiştir. Haritanın ölçeğini bulmak için harita üzerindeki uzunluğu gerçek uzunluğa oranlarız.
Buna göre haritanın ölçeği yaklaşık 1/200.000′dir.
Heyelan : Toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana neden olan etmenlerdir.
Hidrografya Haritaları : Bir bölgenin su potansiyeli (akarsular, göller, yeraltı suları, kaynaklar) hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla akarsuların drenaj tipi, akım miktarı, kanallar, göl sularının özellikleri, yeraltı sularının türü, kaynakların türü sayısı ve verimlilik derecesi hakkında bilgi edinilir.
Hidroloji : Suyun özelliklerini inceleyen bilim dalına hidroloji denir.
Hipsografik Eğri : Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
Irmak : Çayların birleşmesiyle oluşan akarsulara ırmak denir.
Işıma : Yeryüzü kazandığı enerjinin bir bölümünü atmosfere geri verir. Buna yer ışıması denir. Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşamadığı saatlerde (gece) ve güneş ışınlarının yere değme açılarının küçüldüğü aylarda yer ışıması artar. Ayrıca, zeminin yapısı da yer ışıması üzerinde etkilidir. Örneğin yeryüzünün bitki ile kaplı alanlarında yer ışıması az ve yavaşken çılak arazilerde ısı kaybı daha hızlı ve fazla olur.
İç Deniz : Okyanuslara boğazlar aracılığıyla bağlanan kara içlerine sokulmuş denizlere denir. Örnek : Akdeniz, Kızıldeniz, batlık Denizi, Karadeniz, Marmara Denizi, Azak Denizi
İklim : Geniş bir bölge içinde ve uzun yıllar boyunca değişmeyen ortalama hava koşullarına iklim denir.
İlkel Zaman : Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. Zamanın önemli olayları :Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı. En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu. İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır.
İkinci Zaman (Mezozoik) : Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.Zamanın önemli olayları :Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi. Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu. İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinazordur.
İndirgenmiş Sıcaklık : Yeryüzünde sıcaklığın enleme bağlı dağılışını gösteren haritalar çizilirken yükseltinin sıcaklık üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak için indirgenmiş sıcaklık değerleri kullanılır. Bir yerin yükseltisinin sıfır (0 m) kabul edilerek hesaplanan sıcaklığına indirgenmiş sıcaklık denir. Bir yerin indirgenmiş sıcaklığını hesaplamak için yükseltiden kaynaklanan sıcaklık farkı hesaplanır. Bu fark o yerin gerçek sıcaklığına eklenir.
İyonosfer : Mor ötesi (ultraviyole) ışınlarının, molekülleri parçalayarak iyonlar haline getirdiği atmosfer katmanıdır.
İzobath eğrisi : Bakınız : İzohips Eğrisi.
İzohips Aralığı (Eş Aralık) : İzohipsler haritaların ölçeğine uygun olarak belirlenen yükselti aralıkları ile çizilir. Bu aralığa izohips aralığı ya da eş aralık denir.
İzohips (Eş yükselti) Eğrisi : Deniz seviyesinden aynı yükseklikteki noktaları birleştiren eğriye eş yükselti (izohips) eğrisi, aynı derinlikteki noktaları birleştiren eğriye eş derinlik (izobath) eğrisi denir.
İzoterm Haritaları : Bir bölgede, eş sıcaklıktaki noktaları birleştiren eğriye izoterm denir. İzotermler yardımıyla çizilen izoterm haritalarından, bir bölgedeki sıcaklık dağılışı hakkında bilgi edinilir. Sıcaklık dağılışını daha iyi gösterebilmek için, bu haritalar sıcaklık basamaklarına uygun olarak renklendirilir. Sıcak yerler için kırmızının tonları soğuk yerler için mavinin tonları kullanılır.
Jeoloji : Yerkürenin yapısını, yaşını ve özelliklerini araştıran bilim dalına yer bilimi jeoloji denir.
Jeolojik zamanlar : Yerkürenin, oluşmaya başladığı andan bu güne kadar geçirdiği devrelere Jeolojik zaman denir. Dünya’mızın 5-6 milyar yıl yaşında olduğu tahmin edilmektedir.
Jeosenklinal : Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp, taşıdıkları maddeleri deniz ya da okyanus tabanlarında biriktirirler. Tortullanmanın görüldüğü bu geniş alanlara jeosenklinal denir.
Jeomorfoloji Haritaları : Bir bölgedeki şekillenme süreci yani iç ve dış güçlerin etkisiyle oluşan yer şekilleri hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalarda faylar, yamaçlar, vadi türleri, birikinti konileri, sekiler, ovalar ve daha bir çok yer şekli taranarak gösterilir. Yer şekillerinin kolay ayırt edilmesi amacıyla bu haritalar renklendirilir.
Jeoterm Basamağı : Yeryüzünden yerin derinliklerine inildikçe 33 m’de bir sıcaklık 1 °C artar. Buna jeoterm basamağı denir.
Jips (Alçıtaşı) : Beyaz renkli, tırnakla çizilebilen kimyasal tortul bir taştır. Alçıtaşı olarak da isimlendirilir.
Kalker (Kireçtaşı) : Deniz ve okyanus havzalarında, erimiş halde bulunan kirecin çökelmesi ve taşlaşması sonucu oluşan taştır.
Kant-Laplace teorisi : Güneş Sistemi’nin oluşumu ile ilgili farklı teoriler ortaya atılmıştır. En geçerli teori sayılan Kant-Laplace teorisine Nebula teorisi de denir. Bu teoriye göre, Nebula adı verilen kızgın gaz kütlesi ekseni çevresinde sarmal bir hareketle dönerken, zamanla soğuyarak küçülmüştür. Bu dönüş etkisiyle oluşan çekim merkezinde Güneş oluşmuştur. Gazlardan hafif olanları Güneş tarafından çekilmiş, çekim etkisi dışındakiler uzay boşluğuna dağılmış ağır olanlar da Güneş’ten farklı uzaklıklarda soğuyarak gezegenleri oluşturmuşlardır.
Kapalı Havza : Sularını denize ulaştıramayan havzalara kapalı havza denir.
Karaların Ortalama Yüksekliği : Karaların ortalama yüksekliği 1000 m dir. Dünya’nın en yüksek yeri deniz seviyesinden 8840 m yükseklikteki Everest Tepesi’dir.
Karayel : Türkiye’ye kuzeybatıdan esen soğuk rüzgarlardır. Kışın kar yağışlarına, yazın sağanak yağışlara neden olur.
Karstik Göller : Eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir.
Kaynak : Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze gibi adlar da verilir.
Kenar Deniz : Okyanus kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek : Japon Denizi, Çin Denizi (Sarı Deniz), Umman Denizi, Kuzey Buz Denizi, Antiler, Tasman Denizi, Mercan Denizi, Bering Denizi, Karayip Denizi
Kesir Ölçek : Haritalardaki küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
1 / 25.000 , 1 / 500.000, 1 / 1.000.000 birer kesir ölçektir.
Kesir ölçekte, pay ile paydanın birimleri aynıdır. Uzunluk birimi olarak santimetre (cm) kullanılır.
Örneğin : 1 / 1.000.000 ölçeğinde, arazi üzerindeki 1.000.000 cm (10 km)’lik uzunluk harita üzerinde 1 cm gösterilmiştir.
Kırağı : Soğuyan zeminler üzerindeki yoğunlaşmanın buz kristalleri şeklinde olmasıdır. Kırağının oluşabilmesi için de havanın açık ve durgun olması gerekir.
Kırç : Aşırı soğumuş su taneciklerinden oluşan bir sis uzun süre yerde kaldığında, su taneciklerinin soğuk cisimlere çarparak buz haline geçmesidir.
Kırgıbayır : Yarı kurak iklim bölgelerinde sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir.
Kıta : Denizlerin ortasında çok büyük birer ada gibi duran kara kütlelerine kıta denir.
Kıta Platformu : Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.
Kıta Sahanlığı : Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır.
Kıta Yamacı : Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
Kiltaşı (Şist) : Çapı 2 mikrondan daha küçük olan ve kil adı verilen tanelerin yapışması sonucu oluşan fiziksel tortul bir taştır.
Kom : Ekonomik faaliyetin büyük ölçüde hayvancılığa dayalı olduğu aileler veya kişiler tarafından oluşturulan geçici yerleşmelerdir.
Konveksiyonel Yağış : Isınan havanın yükselerek soğuması ile oluşan yağışlardır.
Kömür : Bitkiler öldükten sonra bakteriler etkisiyle değişime uğrar. Eğer su altında kalarak değişime uğrarsa, C (karbon) miktarı artarak kömürleşme başlar. C miktarı % 60 ise turba, C miktarı % 70 ise linyit, C miktarı % 80 – 90 ise taş kömürü, C miktarı % 94 ise antrasit adını alır.
Kör (Çıkmaz) Vadi : Karstik yörelerdeki akarsular bir düdende kaybolarak akışını yeraltında sürdürür. Bu akarsuların yeryüzünde süreklilik göstermeyen vadilerine kör (çıkmaz) vadi denir.
Krater : Yanardağların püskürmesi sırasında mağmanın izlediği yola volkan bacası ve bunun ağzına krater denir.
Krivetz: Romanya’nın iç kesimlerinden Karadeniz kıyılarına doğru esen soğuk rüzgarlardır.
Kroki : Bir yerin kuşbakışı görünümünün ölçeksiz olarak düzleme aktarılmasıdır.
Kuaterner Zaman : Bakınız : Dördüncü Zaman.
Kumsal : Kıyılarda dalga ve akıntıların taşıdıkları maddeleri biriktirmesi ile oluşan alanlara kumsal denir. Girintili-çıkıntılı bir kıyıda dalgalar, denize çıkıntı yapan dik burunlarda aşındırma, buradan kopardıkları maddeleri koy içlerine taşıyarak kumsalların oluşmasını sağlar. Bu nedenle kumsallar genellikle koy içlerinde yer alır ve bir şerit halinde uzanır.
Kumtaşı (Gre) : Kum tanelerinin doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapışması sonucu oluşan fiziksel tortul bir taştır.
Kumullar : Rüzgarların taşıdığı kumların çökelmesiyle kumullar oluşur. Gevşek yapıya sahip olan kumullar sürekli yer değiştirmektedirler. Orta Asya çöllerinde oluşan hilal biçimli kumullara ise barkan adı verilir.
Kuraklık Sınırı : Bir bölgenin sıcaklık ve nem koşulları tarım ürünlerini, sulamaya duyulan gereksinimi etkilemektedir.Yaz kuraklığının belirgin olduğu bir yerde sulamaya duyulan gereksinim fazladır. Buna kuraklık sınırı denir.
Kuyu suları : Kuyular açılarak yeraltından çıkarılan sulara kuyu suları denir.
Lapya : Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile birkaç metre arasında değişir.
Lav : Volkanlardan çıkarak yeryüzüne kadar ulaşan eriyik haldeki malzemeye lav denir.
Lejant : Bakınız : Harita Anahtarı.
Litosfer : Bakınız : Taşküre.
Liman : Fırtınalı havalarda gemile­rin barındığı, başka zamanlarda da yük ahp verdiği doğal, ya da yapılmış yerler. İyi bir liman gemilerin kolay girip çıkabildiği, yüklerini çabuk alıp verdikleri, her türlü fırtınadan ko­runmuş durgun sulu yerlerdir.
Liman gecikmesi : Bîr limanın meridiyeninden ayın geçişi İle kabarık denizin büyük kabarmanın belirmesi arasındaki zaman farkı. Böyle bîr yerde büyük kabarma, ayın ve güne­şin meridiyenden geçişinden epeyce zaman sonra olur. Böylece bir gecik­me bulunur. Bundan ötürü buna li­man gecikmesi denir. Her Uman için belirli bir liman gecikmesi değeri var­dır.
Liman kıyılan : Karaya doğru gittikçe sivrilerek so­kulan girintilerin çok bulunduğu, al­çak, yatık bir kıyt tipi. Bunun Örnek­leri Karadenizİn kuzey kıyılarında görülür. Liman kıyıları, denizden az yüksekteki düzlüklerin geniş yer tut­tuğu bölgelerde doğmuştur. Böyle yerde bu kıyılar çökmüş, bir bölümü deniz suları altında kalmıştır. Bura­larda akarsu ağızlarına» deniz suları sokulmuş, ırmak ağızları İnce uzun girintiler biçimine girmiştir.
Lodos : Türkiye’de güney-batıdan, güneyden esen sıcak, ya da ılık, çoğunca kuru, kimi vakit yağ-mur getiren bîr yerel rüzgâr. Marma­ra çevresinde etkisi çok görülen lo­dostan ötürü, sözgelişi güney yerine “lodosa bakan pencereler” sözü kul­lanılır. “Gemi lodosa tutuldu” denir. Arasıra yağmur getirdiğini anlatmak için “lodosun gözü yaşlıdır” denildi­ği olur.
Los : Sarımsı, gözenekli, kolay ufalanır, kum ile ki-reçtaşından katışık b’ir çeşit toprak. Los, kurak bölgeler çevresinde yelin taşıyıcı, yığıcı etkisiyle belirmiş ka­lın tabakalar durumundadır.
Lagün : Lahik (Arapça lahik — lığ, aluviyon, ço­ğulu iühûk). Aluviyon ve lığ karşılığı kullanılmış eski bir terim. Otuzbeş yıl önceki eserlerde şöyle cümleler kullanılırdı : “Lahkî sahillerde kör­fezler buhayrelere, cezireler şibih ce-zîrelere İnkılâb eder.” Bunun şimdiki terimlerle belirt i l iş şekli şöyledir “Aluviyonlarla dolan kıyılarda, kör­fezler kıyı göllerine, adalar yanmada biçimine girer.
Lâpellİ İtalyanca İapillo = küçük taş parçası kelime­sinden alınarak, yanardağlardan püs­kürtülmüş tıktıkh çakılılar için veri­len ad.
Lâpya:Yağmur sula­rının eritebildiği kireçtaşı, alçıtaşı ve benzerlerinin bulunduğu yerlerde oluşmuş, delik, oyuk, yarıntı biçimli küçük çukurluklar İle pürtük, sivri­lik, keskin sırtlar biçimindeki küçük kabartıların yanyana bulunduğu bi­çimler.
Maar : Değirmi, çoğunca içi su ile dolmuş, patlamalardan doğmuş bir çanak. Bu ad Lâtînca mare = deniz kelime­sinden yapılmıştır. Maar’lar, küçük çanaklardır. Çaplan birkaç yüz met­reden birkaç kilometreye kadar de­ğişir. Bu çanaklar, patlamalı yanar­dağ püskürmesi olan bölgelerde doğ­muştur. Dilimizde bunun karşılığı patlak çukur (b. bk.) dur. Nasıl kî, krater karşılığı da Ya^ık çukur dur.
Maden : Yeraltında Mir adı verilen bileşimlerden çıkarılarak eritilen, böylece arı bir duruma getirildikten sonra kalıba dökülebilen, ya da ısıtı­lıp dövülerek’ istenilen kalıba sokula-bilen madde. Demir, bakır, kurşun altın birer madendir.
Maden suyu :İçinde erimiş olarak birtakım mineral maddeler: bulunan ve türlü has­talıkların iyileştirilmesinde İçme ya da yıkarcttta şeklinde faydala­nılan kaynak suyu.
Madencilik :Maden­lerin araştırılması, çıkarma yerleri­nin belirtilmesi, işletilmesi, başka yerlere gönderilmesi, işlenecek duru­ma getirilmesi işlerine hep birden verilen ad.
Mağara: Yeraltındaki büyük oyuklar. Eriyebilen tasların geniş yer tuttuğu bölgelerde suyun eritmesi yüzünden doğmuş türlü büyüklükteki geniş yer­altı oyukları.Mağaranın tavam, tabanı, duvarları, dışarıya açılan bir kapısı vardır. Ma­ğaranın İçinde birbiri ardınca kimi yerde de üstüste kat kat salon biçim- H oyukiar, boğum boğum yeraltı yol­lan bulunur. Her yanı ile bir mağara örgüsüne mağara dizisi denir. Mağa­ranın tavanından aşağı süslü sütun­lar sarkar ki, bunlara sarkıt (b. bk.) denir. Tabandan da yukarı doğru di­kilmiş sütunlar sıralanır ki, bunlara da dikit (b.bk.) adı verilir. Mağara içinde bunlar güzel görünüşleriyle dikkati çekerler.Mağaraların tavanından, duvarların­dan sular stzar. Öyle mağaralar da vardır ki, içinden dereler geçer, çağ-lıyanlar bulunur, göllere bile rastla­nır. Bunlara mağara deresi, mağara çağlıyanı, mağara gölü adı verilir, Mağara dereleri geniş yerlerden ge­çer, dar yollara girer, gözden kaybo­lurlar.Mağaraların İçinde buz da bulunabi­lir. Mağaralar içinde çeşitli hayvan­lar bulunur. Pek eski çağlarda bu yeraltı oyukları insanlar için ev ol­muştur.
Mağara bilimi :Mağaraların, yeraltındaki uçu­rumların, yarık ve. oyukların, yeraltı akarsularının araştırılması işleri ana konusu olan bilim. Mağara bilimi, aynı zamanda bir spor koludur. Bu bilim İle uğraşanlara mağara araştırı cıst veya speleolog yerlerden geçişler, özel dalma araçlariyle yeral­tı göllerine dalışlar gibi tehlikeli araştırmalara girişirler.
Magma :Yer kabuğunun türlü derinliklerinde, çoğunca birbi­rinden ayrıksı büyük magna cepleri biçiminde bulunan, gazlan emmiş, kızgın silikat hamuru. Mag­ma kelimesi Yunanca alaşım demek­tir. Magma cepleri çoğunca 10 – 20 Km. derinliklerdedir. Magma, yer kabuğunun İçindeki ye­rinde uzun bir süre durmaz. Emil­miş gaz tutarı ile İlgili olarak püskür­meler , patlamalar olur., Taşlar).
Menderes :Türkiye’nin Ege bölgesindeki Büyük Menderes biçimlerinden alına­rak dünya literatürüne geçmiş bir te­rim. Yatak eğimi çok azalmış bulu­nan akarsuların, düzenli büklümler yaparak, sağa sola dolana dolana, çevrile çevrile akısının verdiği biçim. Bu biçim, ırmaklarda belirdiği gibir dereler boyunda da görülür.
Menkur : Dış olayların yeryüzünü İşle­mesini ve yeni yeni biçimlerin belir­mesini anlatır. Sözgelişi, 30 yıl ka­dar önce bu terimle ilgİİi olarak coğ­rafya kitaplarında şöyle sözler geçer­di : “Harici müessirât ile kışnn hâk ve nakr edilmesi neticesinde husule gelen avarız.
Mera :Arapça mer’a, hayvan otlatılan yer, otlak anlamına gelir ki, dilimiz­de yayılmış bir kelimedir. Bunun kar­şılığı Türkçe otlak, yaylım gibi keli­melerdir.
Mercanlar :Ço­ğunca yığınlarla sıcak denizlerde ya-şıyan, anthozoa’lardan olan, sade hayvanlar. Canlı bir mercan, bir po­lip ile buna dayanak işi gören bir çe­şit kalker iskeletten meydana gelmiş­tir. Bunların yaşadıkları, üredikleri denizlerin suyunun sıcaklığının 20″ dereceden aşağı düşmemesi, denizin derinliğinin 60 metreyi geçmemesi gerekir. Bu sular, akıntılı, arı, duru olmalıdır.Yığınlarla yaşıyan mercanlar, sıcak kuşağın elverişli yerlerinde çabuk ürer, çoğalırlar.
Mercan adası :Mer­canların meydana getirdiği ada.
Merİdiyen :Kutuplardan ge­çen büyük çemberler. Her noktanın merİdîyeni vardır. Bu, yerel merİdi-yendir. Yerel meridiyen ile başlangıç meridiyeni arasındaki açı, o verin coğrafî boylamı dır. Güneş öğle üzeri yerel meridiyen üze­rinden geçer.Lâtince circulus meridİanus = öğle çemberi, meridîes = Öğle kelimele­riyle ilgili kökten alınıp, Batı Ülkele­rinde yayılmış olan meridiyen teri­minin anlamı da bunu anlatır
Meteorolog:Meteoroloji, hava İşleri, ha-. va kestirmeleriyle uğraşan meslek adamı.
Meteoroloj: Havakürenin bilimi. Bu bilimde havaküre içinde sık sık beliren değişiklikler İncelenir, havakürenîn geçici durumları ortaya konur. Meteoroloji, havakürenin fizi­ğidir. Bu bilimde havakürenin her yanı, her kati söz konusu olur. Çeşitli kollan vardır : Aeroioji deniz meteorolojisi, tarım me­teorolojisi, su ile ilgili meteoroloji, mikro-kfimatoloji, sinoptik meteoro­loji bunlardandır.
Mevsimler: Güneşin, gün-gece eşitliği, gündönümü noktalarından geçişleri arasındaki süreler. Bu Ölçüye gere dört mevsim vardır : Bahar, yaz, güz, kış. Bu dört mev­simde iklim, bitki Örtüsü değişikliğe uğrar.
Mezozoik : Yer yuvarlağı­nın gelişme tarihinde İkinci Çağı kar-şıhyen ve “orta yaşama çağı” anla­mına gelen oluşuk grubu ya­ni formasyon grubu. Bu çağda, tortu­lanmış tabakaların kalınlığı binlerce metreyi bulur.
Mikro-klima :Topra­ğa çok yakın yerlerin ve dar alanla­rın iklimi. Bu iklim yerden iki metre kadar yükseklikteki olaylarla ilgilidir, Bunun asıl iklimden ayrılığı şu nok­talarda toplanır : Günlük, yıllık sı­caklık oynamasının çokluğu, havanın çokça nemliliği, esiş hızı kesilmiş rüzgârlar. Mikro-klima yerine, rtıikroiklim, İnce ikiim, küçük alanlı İklim demek de mümkündür. Mikro-klima-nın, bitki yetişmesi ile hayvancılık, çiftçilik, ormancılık bakımından bü­yük değeri vardır. Mîkro-iklimieri in-celiyen biiirne mikrc-lclimatolojî de­nir.
Mil :Parmak­lar arasında ezildiğinde, sezilecek ka­dar İçinde ince kum, toz bulunduğu anlaşılan bir çeşit kil. Su taşkınları­na uğramış yerlerin çb-kurca bölüm­lerinde mil toprakları tort ulanmış, tt r. Bunlar verimli topraklardır. Selin bı­raktığı kumlu, çamurlu toprağa da mil adı verilir. Mil kelimesiyle bir­likte, tın kelimesinin de kullanıldığı otur ve tın’h topraklardan söz edilir. Milin rengi esmerimsi, koyu sarımsı olur.
Mineraller :Canlı olmıyan, homojen bir bileşimi bulunan cisimler. Mine­ral adı, lâtince mîna’dan, bu da Yu­nanca Mna’dan gelmedir. Mineralle­rin sayısı binden çoktur. Mineraller, taşların bileşimine girerek ona Özelli­ğini verirler.
Mirteroloji : Mineralleri inceliyen bi­lim.
Mistral rüzgârı :Güney Fransa’da Kuzeybatıdan esen soğuk, kuru, şiddetli bir yel. En çok Avignon ile Marsilya arasında Rhone deltasında eser. Bu kelime Fransızca-dır. Bu yel kışın ve baharın Lion kör­fezinde çöreklenen bir döngü’nün bulunmasından doğar, bu sırada kara üzerinde yerleşen, karşı* döngü den bu düşük yere doğru soğuk hava akını olur. Bu hava akıntısı yaylalardan güneye doğru sanki düşercesine eser.
Morfografya :Yer biçimleri­ni, daha çok, dış görünüşlerine göre İncelıyen, oluşları İle ilgili açıklama­lara girmeyen bilim dalı. Bunun yeri­ni bugün jeomorfolo/i tutmuştur.
Morfoloji :Biçim bilgisi. Her bilimin bir morfolo/isi, yarti biçim bilgisi vardır. Toplumsal morfoloji, dfl morfolo/isi, insan morfolojisi gibi. Bu arada coğ­rafyada morfoloji yeryüzünün kaba­rıklık, çukurluk gibi çeşitli biçimle- rini inceliyen bir bilim koludur. An­cak, başka morfolojilerden de ayırt etmek için bunun yerine jeomorfolo­ji adı kullanılmaktadır.
Morfometri: Yeryüzü biçimlerini yükseklikleri, bağıl yükseklikleri yüzölçüleri ile belirtme yolun­dan faydalanarak tanıtmaya yarıyan bir ifade yolu.
Obruk :Çukur, oyuk, kuyu, derîn yer anla­mına gelir. Eski kaynaklarda obrul-mak kelimesi vardır ki, obruk İle il­gilidir ve oyulmak, çökmek, çukur­laşmak anlamına gelir : “Görürmü-sün ey oğul neler oldu, sarp kayalar oynamadı yer obruldu.” “Yağı yetti, düşman erdi, ne yatursun, kalgıl, kap kayalar oynamadı, yer obruldu.” Bu­nun gibi türlü yerlerde Cehennem Obruğu sözü de geçer ki, derin kuyu demektir.
Oğlak dönencesi: Gü­ney yarım küresinin 23° 27′ lik enle­minde, güneşin 23 Aralıkta, öğle üze­ri dimdik vurduğu çember, (bk. Dö­nence, Yengeç dönencesi). Bu gün, güney yarımküresinin gündönümü dür.
Okyanus :Yeryüzünün en büyük üç ulu de­nizine bu ad verilir : Büyük Okya­nus, Atlas Okyanusu, Hint Ok­yanusu.
Oluk-vâdi : Cümûdiye vadisi, dili­mizde kullanılan başka bir terim : Buzul vadisi). Yüksek dağlarda ve Buzul Çağında (buz örtüleri altında kalmış bölgelerde, buzun ya­tağını sıyırıp derinleştirmesinden doğmuş U-bicimli oluğu andıran vadi. Buna bu­zul vadisi de denir.
Orogen :dağ kelimesinden yapılmış ve L. Kober tarafından ortaya konulmuş bir terim ki, dağ doğuran anlamına ge­lir. Buraları yer kabuğunun uzun sü­ren çökmesi, bunun sonucu olarak beliren tortulanma yerleridir.
Orojenez. Dağ oluşması anla­mına gelen bir jeoloji ve coğrafya terimi. tarafından Orogeny terimi kul­lanılmış, bu Fransızcada orogene ola­rak yer tutmuştur. Dilimize Frans>z-cada kullanılmış olan orogene» teri­mi girmiştir ki, bunun Türkçe tam karşılığı dağ oluşması’dır.
Orojenik hareketler . Dağ oluşması hareketleri.
Orografİk yağmur :Dağ yağmuru.
Orografya :Dağ bilgisi anlamına gelir. Orografya, jeo­morfolojinin henüz gelişe­mediği bir çağ olan XIX. yüzyıl orta­larında bir bilim olarak yer tutmuş­tur. Ancak, yeryüzü biçimlerini açık-lama imkânı arttıkça, hele dağlar üzerine olan bilgiler çoğaldıkça orog-rafya, jeomorfolojinin bir kolu duru­muna gelmişr. aluviyoniarla örtülü, eğimi az akarsuların derine gömüle-memiş bulunduğu geniş, ya da dar düzlük. Buna göre ova adı şöyle yer­ler için kullanılır . Dağlar arasında kalmış düzlükler, delta düzlükleri, geniş vadi tabanları. Böyle yerlerde henüz dağınık olan ve aluviyon (b. bk.) denilen kum, çakıj, kil yığılma­ları olmuştur.Ova, dümdüz olduğu gibi dalgalıca, yer yer tepelerin de bulunduğu bir yer olabilir. Ancak
Ova : Bulundukları yerde çevrelerine göre çukurda kal­mış, çoğunca, bütün bunların yanında düzlükler geniş yer tutar.
Oyuk :Türlü dış güçlerin, yer yer taşlar İçinde açtıkları, değirmi, kazan, tencere biçimli oyuntu yerleri. Suların düştüğü yerlerde böyle oyuk­lar çok olur. (bk. Dev kazanı}. Dalga*-larin vurduğu yerlerde de oyuklar çoktur. Buralarda kayalar göz göz ol­muştur. Buzul aşındırma ye, lerinde, eriyen buzlardan doğmuş suların ak­tığı çevrelerde de oyuklar çoktur. Ay­rıca obruk vadi kökü, buz-yalağı da genişçe oyuklardandır.
Oyultu :Türiü dış güçlerle bu srada su-ların etkisiyle bir yerin, bir taşın oyulması.
Oba
1 — Her zaman birlikte konup gö­çen çadırların hepsine birden verilenad. Böylece oba, hayvancılıkla geçi­nen göçebelerin bir süre için konak­ ladıkları yer anlamına gelir. Kuzey ve İç Anadolu’nun kimi köylerinin adı oba kelimesiyle biter. Eski konak­ lama yerleri (obalar) zamanla birer köy olmuştur.
2 — Bölmeli büyük göçebe çadırı.
3 — Kimi yayla evlerine oba damıdenir.
Obruk :Eriyen taş­ların (kireçtaşı, alçıtaşı) kalın taba­kalar halinde bulunduğu yerlerdeki derin doğal
Rüzgâr :Yer değiştiren hava. Başka bir sözle rüzgâr, havanın yer­yüzüne yakın olan herhangi bir yön­de, herhangi bir hızdaki doğal akm­ışıdır. Bir rüzgâr eserken bu hava akıntısı bir yönde olur ve yataya ya­kıp bulunur.
Rüzgâr aşındırması :Çöl yörele­rine Özel bîr görünüş veren, kayalar­da küçük biçimler meydana getiren yel İşlemesi.
Rüzgâr cilalaması: Rüzgârın ‘taşıdığı parçaları sürterek taşları cilalaması olayı.
Rüzgâr dalgaları: Suyunyüzüne sürtünürcesine esen yellerin j doğurduğu dalgalar Bu j türlü dalgaların boyu, yüksekliği, j bunlarla ilgili olarak biçimi, rüzgâr etkisi İle yüzü kımıltıya uğrıyan de- j nizin biçimine, derinliğine bağlı ola- j rak çeşitlilik gösterir. Rüzgârın estiği bölgenin dışında yayı- ı lan salınımlı, serbest dalgalar da var­dır
‘Rüzgâr gülü :Yelin esiş yönlerini belirtmek üzere bu yönlerin 4 anayön batıdan teme! tu­tularak 8, 16, 32, 64′e bölünmüş şe­kilde gösterilmiş durumu.
Rüzgâr ölçmesi :Rüzgâr yönünün ve hızının ölçülmesi, gösterilmesi işi. Rüzgâr yönünün ölçülmesinde kulla­nılan en sade araç, eski çağdan beri temeli bilinen yel bağragıdır.
Sarkıt :Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru büyüyerek sarkan dam­lataşları, (bk. Dikit).
Sel :Dağların dik ya­maçlarından düşercesine inen, bu sı­rada yolu boyundaki taşları, toprak­ları aşağılara indiren geçtiği yerlere zarar getiren akarsu. Selin geçtiği yere sel yatağı denir. Böyle yerlerde, köyleri, kentleri sık stk sel basar. Sel sularının yayıldığı yere taşkın alam adı verilir. Böyle yerlerde derin yarıntılar meydana gelmiştir ki, bunlara sel yarıntısı denir.
Serbest liman : Bir bölümü, j ya da bütünü ne gümrük serbestliği i olan liman. Buna açık liman da de-nİr.
Serbest menderes :Düzenli kıvrıntılar, büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçti­ği su-basan tabana gömül­memiş olması durumundaki mende­resler. Bulundukları aluviyonlar ara­sında bunlar
Set:Su taşkınlarını önlemek için akarsu boyunun, ya da göl kıyısının, deniz kıyısının gerekli yerlerine yapılan uzun tümsekler. Taşkınların oluşlarına göre bu setler yapılır. Ki­mi yerde taşkın az olur, kimi yerde korkunç olur.
Set gölü :Önü herhangi bir yığıntı İle ka­panmış bir çanak biçimi almış bu­lunan çukurluklarda suların birikme­siyle meydana gelmiş olan göl. Bu yı­ğıntı, türlü yollardan belirebilir .
Setli ırmak: Ovadaki bir ırmağın sü­rüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine, yan­larına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkar­ması olayı. Böyle ırmaklarda, akar­suyun yüzü, yanıbaşındakj ovadan birkaç metre kadar yüksekte olur. Bu durum ova için korkunç su taş­kınlarının belirmesine yol açar. Ova­da akan ırmaklarda bu olay görülür.
ması için tırmanan havanın akışının yükseklikle artması gerekir. Alının eğimi aşağı yukarı 1/200 kadardır. İlk sıcak alın bulu­tu, alının 1200 Km kadar İlerisinde görülür. Bu tüybulut (cirrus) dur. Bu bulutun akışı, alçalması, kalınlaş­ması, sıcak alının gelmekte olduğunu bildirir. Alından 1000 Km uzaklıkta tülbulut (cirro-stratus) lar görülür. 800 Km uzaklıkta üst katman bu­lutlar (aİto-stratus) belirir ki, bunlar yağışların başlamak üzere olduğunu anlatır. Yağışlar da, alının 500 Km kadar İlerisinde başlar. İşte bu özel­liği İle bu alan, bir sıcak alındır, (bk. Alm, Soğuk alın, Cepheler, Front).
Sıcak hava dalgası :Bir bölgede arastra beliren, bulundu­ğu süre İçinde olağanüstü bir olay olarak la görülen birkaç günlük ısın­malar.
Sıcak kuşak:Güneş ikli­minde ekvatorun her iki yanında 23° 27′ daki kuzey ve güney dönenceleri arasında kalan geniş ve çok sfcak ik­lim kuşağı.
Sıcaklık: Bir cismin, sıcak, soğuk, serin, ılık, ya da bunlar ara­sındaki’ sıfatlarından biri İle nitelen­mesini gerektiren durum. Bir yerin sıcaklığı o yerdeki yıllık, aylık orta­lamalara, günlük en yüksek, en dü­şük sıcaklık derecelerinin ortalama­sına, ara sıra uç değerler olarak be­liren en yüksek sıcaklık, en düşük sıcaklık ortölamasına göre belli olur.
Sıcaklık terselmesi :Bir yerde, belirli bir süre için­de, sıcaklığın en yüksek ve en düşük değerleri arasındaki fark. Sıcaklık farkı, karaların içindeki bölgelerde çok, deniz kıyılarında azdır.
Sığ-deniz adaları :Sığ denizde serpili bulunan, hemen ya­nındaki karadan sayılan ada­lar. Bu adalar, ya aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntüler­le kara gövdesinden ayrılmış parça­lardır. Arazi yapıları ve taşlan bakı­mından yanlarındaki karaların ben­zeridirler.
Sıradağlar :Araların­da uzun l ama vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruktu dağ­lar. Sıradağlar, bİribiri ardında yüz­lerce Km. uzanır. Ara yerlerde üstü düzce, dalgalıca, yaylamsı dağlar da bulunabilir. Bunlar da yine sıradağ­lardan sayılır.
Sırt :Dağların en yüce yerleri, takların çe­şidine, tabakaların buradaki duruş­larına, bunları işliyen türlü güçlere göre çeşitli sırt biçimleri vardır.
Siroko: Akdeniz ülkelerinde güney­den esen sıcak, çoğunca kuru bir yel. Bu yel. Kuzey Afrika üzerinde, bir karsı-döngü’nün Akde­niz üzerinde de bir dÖngü’nün ya da bir gezici döngü’nün bulunduğu sırada eser.
Sismograf :deprem dalgalarını çizdirmeye yanyan araç. Bu aracın çizdiği çizgilerde sar­sıntının bütün incelikleri görülür. Sismograflar, çok uzaklardaki dep­remleri de gösterebilir, (bk. Dep­rem).
Soğuk hava dalgası :Bir böl­gede, bir ülkede ara sıra beliren, bu­lunduğu sırada olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük, ya da uzunca soğumatar. Gezici döngü yol­ları
Soğuk kuşaklar :Her iki yarımkürede 66° 33′ ile kutup noktaları arasında­ki soğuk bölgeler. Başka bir sözle Kuzey Kutup çemberi ile Kuzey Kut­bu arasında kalan ve Güney Kutup çemberi ile Güney Kutbu arasında uzanan iki kuşağa soğuk kuşaklar denir.
Soğuk kutbu :Yeryüzünün en soğuk yeri. Böyle bir yerdeki so­ğukluk değeri en düşük sıcaklıkların ortalaması, ya da kışın en fazla soğu­ğudur.
Tabaka :Uzanışı, kalınlığından çok daha fazla olan düz, ya da düzce biçimli kat kat taslar.
Tabakalanma:Tabakaların birbiri üstün­de, birbiri ardmca sıralanışı. Demir­yolu yarmalarımda, taş ocaklarında, derin geçitlerde, akarsuların iki yaka­sındaki dik yamaçlarda, deniz kıyıla­rındaki yarlarda çeşitli tortul taşla­rın, birbiri üzerinde, birbiri yanında.kat kat sıralanışı görülür
Tabanlı vadi :Akarsu yatağının her iki yakasında genişçe düzlükleri bulunan, bundan sonra yamacı başlı-yan vadi. Tabanlı vadilerin tabanı 50-100 metre genişlikten kilometrelerce genişliğe kadar değişen düzlükler ola­rak ırmak boyunca uzanır. Buraları verimli toprakların bulunduğu sulak yerlerdir.
Toprak akması:Çoğunca kutup bölgelerinde, bunun yakınında, ya da benzer şart­ların bulunduğu yerlerde ve enlemler­de dibi donmuş toprakların veya altında suyu iyice emmiş ge­çirimsiz taşların üstündeki taş kırın­tılarının kayması olayı.
Toprak aşınması :Kurak bölgelerde ve bu böl­geler çevresindeki dönemli (devirli) olarak yağışlı-kurak yerlerde suyun süpürmesi .
Tortulanma :Denizlerde, göllerde, akar­sular boyunda, kurak bölgelerde ufa­lanmış taş parçalarının yığılması ola­yı. Tortulama ve yığılma işi, akarsu­lar, buzullar, rüzgârlarla olabileceği gibi, toprak akması, dağ kayması, yer çökmesi, yanardağ püskürmesi, canlı kalıntılarının birikmesi yoluyla da olabilir. Tortulanan taş parçalan, ça­mur, kil, kum, çakıl, köşeli taş par­çaları, toz ve canlıların kalıntıları olabilir. Bunlardan başka lâv, yanar­dağ külleri de yer yer birikir, yığılır. Bütün bunların hepsine birden tortu­lanma denir.
Toz fırtınası :Düzce çöllerde ve bozkırlarda esen yellerin yerdeki tozları savurması, ortalığı göz gözü görmez duruma ge­tirmesi olayı. Toz fırtınalarında toz bulutları her yanı sarar. Bunlar çok uzaklara da sürüklenir. Böyle fırtına­larda çıplak, cılız, seyrek bltkili yer­ler büsbütün kelleşir, böylece verimli topraklar gittikçe azalır. Bu olayla, toprak süpürülmesi arasında yakın ilgi vardır.
Troposfer :Hava-küre nin 10 km. yukarıları­na kadar uzanan alt katı. Bunun için buna alt-havaküre de denir. Tropos­ferin 4.000 m. ye kadar olan alt bö­lümü, çeşitli hava olaylarının değişik olarak belirdiği yerdir.
Vadi :Sürekli inişi bulunan uzun çukurluk. Vadi, çok yaygın bir yeryüzü biçimi­dir. Nerede bir akarsuyun aşındırma­sı varsa, orada bir vadi açılmış de- j mektir. Vadinin bir tabanı, iki yama- j cı vardır.
Vadi menderesi :Menderes çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğ­ru bu büklümleri güden vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan men-.deresler.
Vadi tabanı :Genişliği, vadiden gecen akarsuyun büyüklüğü İle ilgili olarak değişen geniş uzun düzlük. Vadi tabanı, kimi yerde bîr iki sıra tarlaya yer verecek kadar dardır, kimi yerde ise, bir ovayı andıracak ka­dar geniştir.
Yengeç dönencesi: Medâr-ı seretân, Seretân me­darı). Kuzey yarımküresinin 23″ 27′ lık paralelinde, güneşin 22 Haziranda, öğle üzeri dik vurduğu çember, j Bu gün, Kuzey yarımküresinin gün- , dönümü’dür.
Yerşekli terselmesi :Aşınmalar yüzünden jeolojik bir oluşma sıra­sında doğmuş bulunan çukur bir ye­rin kabartı durumuna gelmesi, ya da kabartı biçimindeki yerin çukur bir yer biçimine yer vermesi olayı. Sözgelişi kıvrılma ile belirmiş bulu-nen bir kemerin (b. bk.) bir yerka-bartısını karşılaması beklenir. İlkin bu böyledir. Fakat sürekli aşınmalar yüzünden burası yontularak alçalır, bunun yanındaki tekne önce çukurda iken buraya göre daha yüksekte ka­lır. İşte bu ters durumdan ötürü böy­le şekillerin belirmesine yol açan olayiara terselme ya da yer-sekli terselmesi denir.
Yer yörüngesi :Yer-yuvarlağı-nm güneşin etrafında dolaşırken geç­tiği yol. Yer-yuvarlaqı, güneş çevre­sinde 365 gün kadar bir zamanda bü­yük bir elips çizer. Yer-yuvarlağı, odaklarından birinde güneşin bulun­duğu bir elips yörüngesi üzerinde yü­rür. Bu, yerin yörüngesidir. Bu do­laşma zamanına bir yıl denir.
Yırtık izdüşümler :Yuvarlak olan Yer’i bir düzlem üzerinde bütü­nü ile gösterebilmek için yer yuvarla­ğının yüzeyini uygun bir biçimde yırt­mak, bölmek yoluyla yapılmış hari­talar. Böylece dörtlü, beşli yıldızlar meydana çıkar.Yeryüzünde karalar kuzey yarımkü­resinde toplanmıştır. Burada Kuzey Buzderiizinin çevresinden güneye doğ­ru karalar, gittikçe daralarak uzanır, sivri uçlarla son bulurlar. Karaların bu dağılış ve uzanışlarından faydala­nılarak, kuzey yarımküresi ekvator düzlemi üzerinde topluca gösterilir. Güney yarımküresinin karaları olan güney Amerika, Avustralya ve Afrika-nın güneyi, bu ana gövdeden ayrılmış bulunan yıldız kollarından her biri­nin üzerine çizilir. Yırtık izdüşümlerle yapılmış bu yıl­dız uzanışlı haritaların çeşitleri var­dır.
Yoğunlaşma . Bir maddenin gaz durumundan sıvı, ya da katı du­ruma geçişi. Yoğunlaşma, soğuma •yüzünden olur. Havadaki su-buharı, en büyük değerine ulaşınca hava su-buharı ile doymuş demektir. Başka bir deyişle, belli bir sıcaklıkta hava, alabileceği su-buhannı almıştır. Doy­ma, sıcaklığa bağlıdır. Sözgelişi, 20 derece sıcaklıkta bir m:î havadaki su-buhan ençok 17,1 gr. olabilir, (bk. Yağış, Salt nemlilik, Havanın nemlili-
Yontuk .Yeryüzü biçimleri bilimi kaynakların­da uzun zaman yontularak, cşinşrak” kabartı yerleri silinmiş biçimler İçin kullanılan bir yardımcı Ön-terim. Yontuk kelimesi Almancadaki Rumpf yani gövde kelimesini bu alanda karşılamıştır. Rumpf kelimesinden anlaşılan ise, daij budağı yon­tulmuş ağaç, kolu kanadı kesilmiş hayvan, bir ağacın gövdesi, insanın gövdesi gibi şeylerdir. Yerşekillerinin ana maddesini veren jeolojik yapıda da buna göre bir kıyaslama yapılmış­tır. Sözgelişi, kıvrımlı bir yapıda ke­merler (antiklinaller), tekneler (senklinaller) vardır. Kırıklı bir yapıda yükselmiş kanat, çökmüş kanat bulunur. Bir yana eğik yapıda sert ve yumuşak ta­bakaların uzanışı, dalışı vardır. Bunlar birer kabartı, çıkıntı, çukurluk veya uzantıdır. İşte dış güçler, uzun zaman buraları aşındırır, yontar ise böyle yapılar­daki kabartılar silinir, yontulur. Bu yontulmalardan sonra böyle yerlerde yapının kabartılan silinmiş, çukurla­rın şurasına burasına yığıntılar ol­muş, artık daha çok aşınamıyan bir gövde kalmıştır. İşte buna yontuk denilmektedir kİ,Almanca Rumpf ke­limesinin karşılığıdır. Bu yontuk kok-kelimesînden fayda­lanılarak, Alman jeomorfoloji kay­naklarında üretilmiş birçok terimle­rin dilimizde karşılığını bulmak mümkün olmuştur.
Yontuk basamağı :Yükselmenin ve du-, raklamanın birbiri ardınca sürdüğü yer-kabuğu hareketleri bölümlerin­de yontulmuş düzlükler’le birlikte gi­den yontulmuş basamaklar. Yontuk basamağının kırılmalarla, ya da taba­ka sertliği ile ilgisi yoktur. Bunlar duraklama durumundaki yer kabu­ğunun yontulmuş yerlerinin yüksel­meye uğramasiyle belirmiş basamak­lardır, Bununla ilgili olarak W. Penck’İn Piedmont-treppe görü­şü vardır.
Yontuk düz :Dış güçlerle yontu­larak yassılaşmış, deniz yüzüne yak­laşacak şekilde alçalmış, kabartıları silinmiş yerler. Başka bir deyişle, yer­yüzü biçimlerinin ana yapısını veren türlü şekiller (kıvrımlı yerler, kırık­tı yerler , tabakaları delip-geçen taş­lar) üzerinde, çeşitli aşındırıcı güçlerin, bunları yontması ile beliren düzce, dalgalıca, deniz yüzüne yak­laşacak şekilde alçaltılmış yerşekilie-ri. Böyle bir yerşekli İngilizce pena-plain kelimesinden gelme, peneplen (b. bk.) terimi dilimizde kullanılmış, kimi yerde de yerleşmiş ise de. Al­man bilginlerince peneplain (ya-rı-ova) terimi, durumu ve olayı ye­ter derecede karşılıyamamıs olarak görülmüş, bunun yerini tutacak, ola­yı daha iyi belirtecek kelimeler, Al-mancada aranmıştır. Bu arada çeşitli kelimeler bulunmuş ise de, sonunda Rumpfflache terimi Alman kaynakla­rında iyice yerleşmiştir. (Rumpf = gövde, Flache = yüzey, yüz). Dili­mizde, bu olayı belirtebilecek, bu Al­manca terimin belirttiği anlamı taşı­yacak değerde olmak üzere, yontuk (b. bk.) kelimesinden yapılmış yon-tukdüz terimi, son 20 yıl içinde kul­lanılır olmuştur. Yontukdüz, yontu­larak düzleşmiş, düzce, dalgalıca al­çak yerleri anlatır. Böyle bîr yerde birikmelerden çok aşınmalar, yon­tulmalar yer tutmuştur
Yontukdüz terimini karşılamak üze­re, 30 yıldanberi çeşitli kelimeler or­taya atılmıştır. Sahrâ-i mütemevvic, yarım-ova, yarı-ova, aşınma yüzeyi, aşınma -taşınma sathı, ovaç gibi. An­cak bunlardan herbiri ya tek kalmış, ya da olayı İyice belirtememîştir. Yontukdüz terimi İse, önceleri kaba­rıklıkları bulunan yerlerin aşındırıl-ması, yontulmasiyle alçalmış, düzleş­miş olduğunu belirtebilmiştir.
Yontukdağ. Deniz yüzüne yaklaşacak kadar alçalmtş ve düzleşmiş yeryüzü şekillerinin, yer­kabuğunun (b. bk.) yaylanmaları (b. bk.) ile İlgili olarak, yeniden kabartı durumuna gelmesiyle belirmiş dağ­lar. Yontuk dağlar, binlerce metre yükseklikte bulundukları hâlde üzer­lerinde düzce, dalgalıca bölümler bu­lunur. Ancak, bu yassı yükseklikler arasında, derin vadiler vardır. Bu­na göre eski bîr yontukdüz gençleşmiştir.
Yontuk horst . Her yanı kırıklarla çevrili, fakat üstü bîr yontukdüz (b, bk.) durumunda olan tek dağlar. Yontularak düzleş-miş, yassılmış, alçalmış bir bölgede yer-kabuğu hareketleri (b. bk.) yü­zünden kırılmalara uğramış yerlerde, kırıklar arasında kalarak bîr bolüm yükselmiş olur ki, bu bîr yontuk-horst dağı meydana ge­tirir.
Yontuk kalıntısı : Uzun bir süre yontularak yüksek­liğinden kaybetmiş, yassılmış ve de­niz yüzüne yaklaşmış, yeryüzü biçim­leri ortasında yer yer görülen tepe­ler ve sırtlar,
Yontuklaşma . Çeşitli yapıdaki yeryüzü biçimlerinin türlü dış güçlerle aşınarak düzce, dalgalıca bir biçime girmesi olayı.
Yontukova . Uzun sü­ren aşınmalardan, yontulmalardan sonra deniz yüzüne İyice yaklaşırca-sma alçalmıs, ova gibi düzleşmis, yer­yüzü biçimi. Yontukova ile yontuk­düz, hemen hemen bir anlamdadır. Arada küçük ayrılık vardır. Dilimize peneplen şeklinde giren böy­le bir şekle yarım-ova, ovaç gibi adlar verilmiş İse de, bu kelimeler tutuna­mamıştır. Yontukova ise olayı belirt­mesi bakımından daha çok tutun­muştur
Yontuk-yÖre . Uzun bir süre aşınarak düzce, dalga­lıca, yer yer tepelerin bulunduğu bir biçime girmiş yerler.
Yontuk-yazı . Daha çok düz, ya da düzce duruşlu taba­kaların yer tuttuğu tabakalardaki yontulmalardan doğmuş düzlükler.
Yontuk-yüz . Türlü yapıdaki yeryüzü biçimlerinin çeşitli dış güç­lerle uzun bîr süre aşınarak düzce, dalgalıca bîr biçime girmiş durumu.
Yontulma . Türlü yapıdaki yerşekillerinin, dış güçlerle uzUn bîr süre aşınması, düzleşmeye doğru gitmesi, yolu
Yöre . Türlü de­recelerden bir takım özellikleri bulu­nan, kendine mahsus görünüşü olan bölgecik. Bir yörede her çeşit doğal olaylar yer tuttuğu gibi. İnsanın orta­ya koyduğu işler de bu doğal olay­larla yanyana, iç içe yer tutmuş bu­lunur. Öyle ki, görme, işitme, sezip duyma, koku alma, tatma duyuları­mızla fark ettiğimiz şeylerin birbiri­ne uyarak toplandığı yer bir yöredir. Yöre kelimesi, yurdumuzun bîr çok yerlerinde, günlük yaşayışımızda kul­landığımız bir kelimedir. Sözgelişi “yanı yöresi çalılık bir tarla” denil­diğinde, çevresinde çalıların çok bu­lunduğu bir tarla gözümüzün Önüne gelir.
“Yanı yöresi bataklık”, “yanı yöresi evlerle dolu”, “yanı yöresi kayalık” sözleri de bu anlama gelir. Konya’da yöre, “birkaç bağ, ya da bahçenin bulunduğu yer” için kullanılır. Bile- : cikte “hangi yöreye gidiyorsun?” so­rusundan semt, taraf anlamlan çıkar, burada bu söz en çok otlak, orman yerleri için kullanılır. Daha birçok -. kuilanış örneklerinden anlaşılır ki yöre, muhît, çevıe, civar, havâlî, etraf l anlamındadır. Bu anlam, coğrafya • yönünden bir tanımı (tarifi) yapıla­rak özellikleri bulunan “pek küçük bölge” kavramına karşılık kullanılır ‘ olmuştur. Buna göre Türkiye’nin 7 büyük bölgesinden, türlü küçük böl­gelerinden başka çok sayıda yöreleri vardır.
Yöre bilgisi . Oldukça küçük bir bölgede veya böl- ; gecikte her türlü coğrafya olaylarının o yere uyan bir birleşmesinden ve birbiri üzerine olan etkilerinden doğ- i muş bîr birliği, bütünü ile gözönüne alarak araştıran, inceliyen. bir bilgi. Yöre bilgisi coğrafyanın bir koludur, j Yöre bilgisinde yöre tipleri belİrtifir. ı Yöre İçinde canlı cansız her şey bir uyum içinde birleşmiştir : Hava, su, yeryüzü biçimleri, bitki örtüsü, top­raklar, insanın .yaptığı her türlü iş­ler (ev, köy, kent, şehir, yol, köp. rü, su yolu, sanat eserleri..) birbiriy­le kaynaşmış, yerine ve birbirine uy­muştur. Bunlardan her biri yöreyi doğuran birer unsur olduklarına göre, yöre bilgisinin inceliyeceği ve hep­sini o yerde bir bütün olarak gözonü-ne almağa çalışacağı olaylardır. Yöredeki olaylar sadece, yerinde du­ranlardan İbaret değildir. Yörede ya-şıyan, yer değiştiren canhiar da ora­nın ÖzeMiği içine girer. Sözgelişi, sü­rüler halinde beslenen, yetiştirilen, yaylalara çıkıp sonra yine ağıllarına İnen hayvanlar yöreye özel bir durum verir. Bunun gibî, türlü iş yerlerine, tarlalara, bahçelere, hergün sabah akşam, yıl içinde mev­simlere göre gidiş gelişteki yer değiş­tirme de yöreye ayrı bir özellik ve­rir. Bütün bunların yanında ve için­de yörenin güzelliği (estetiği) de her yöre için Önemli yer tutar.
Yöre görünüşü. Bİr yöre­nin görünüşü, manzarası. “Güzel gö­rünüşlü bir yer” denildiğinde o yö­redeki görünüş anlatılır. Yörenin bü­tününün görünüşü olduğu gibi, bir bölümün de görünüşü olur.. Yöredeki gölün, kadı dağın, ekin ekili tarlala­rın, bağın, bahçelerin, bunlar ortasın­da evle’rin ve köylerin, şehirlerin gö­rünüşü gibî.
Yukarı kesim. Bir ırmağın kaynağı­na yakın olan bölümü, yani yukarı bölümü. Bunun gibi ırmağın aşağı ke-sîmi, orta kesimi de vardır. Yukarı kesimde aşınmalar çok olur.
Yumrular . Düzensiz toparlak biçimdeki tas­lar. Kireçtaşı yumruları
Yübûset. Arapça yâbis — kuru ile bir koldan gelen yübûset, 30-40 yıl önce­sine kadar kuruluk ve kuraklık an­lamında kullanılmıştır. Bugün yübû­set yerine kuraklık terimi yayılmıştır.
Yüksek basınç bölge. Çevresine göre daha yüksek bir ba­sınç değeri gösteren, buradan yanlara doğru basıncın azaldığı bölge
Yüksek dağlar. Deniz yüzünden çok yüksek olan, ağaç sınırı ve kalıcı karlar sınırının yukarısında da uzanan, bağıl yükseklikleri çok, karlı-buzlu ve derin vadilerin uzandığı dağlar.
Yüksek-el . Deniz yüzünden çok yüksekte bulunan, dar bir bölgedeki iniş ve çıkışların yükseklik fark: 200 metreye kadar olan, ya da bunu ge­çen düzlükleri de bulunan yeryüzü biçimleri. Hettner’e göre yüksel-el; kırıklı bölgelerle kesin sınırlar gös-termiyen, kırılmaların ve bükülme-lerin oldukça seyrek bulunduğu, yüksek yerlerde olur.
Yüksek-ova . Denizden çok yüksekte ve iç bölgelerde uzanan ova.
Yüksek yayla . Yüksek-el’İn düzce yerleri. Bu yerler derince, ya da derin vadilerle kazıl­mış ve yarıimıştır. Ara yerlerde düz­lükler vardır. Buraları çoğunca 1500 metreden yukarı olur.
Yükseklik . Bir ye­rin yükseklik değeri.
Yükseklik ölçmesi. Barometre kullanıla­rak yükseklik ölçülmesi işi. Bu ölç­melerin temeli şuna dayanır. Hava basıncı, yükseldikçe aza 11 r. Yere ya­kın hava katında her mm. basınca-karşılıkllm. bir azalma olur. Böy­lece arazide biribirinden ayrı yüksek­likte bulunan yerler arasındaki yük­seklik farkını bulmak, bir dağın de­niz yüzünden olan yüksekliğini e\d& etmek mümkün olur. Ancak, aneroîd barometre’yİ deniz yüzüne göre sık sık ayarlamak gerekiYükselme . Deniz yüzüne göre yer ka­buğunun bir bölümünün seviye de­ğişikliğine uğraması. Yükselme ya kırılmalar, kıvrılmalar yüzünden olur, ya da yer kabuğunun yaylan­maları yoluyla belirir.
Yükselme teorisi . Dağların doğuşunu, olu­şunu açıklamak için ortaya atılmış bir düşünce olup, volkanların önce­leri, düz duruşlu tabakaların ya püs-kürmeksizîn ya da bir patlama yeri­nin belirmesiyle doğduğunu ileri sür­müştür. XIX, yüzyılın ilk yarısında bilginlerin ileri sürdüğüne göre, yükselmeler yerkabuğu içinde sıkışık olarak çevrili çok sıcak buharların etkilerinden doğmuştur. Bu durumu açıklamak için de yanardağlarda ta­bakaların çepçevre bir dalış göster­diği ileri sürülmüştür. Ayrıca bugün artık dar ve derin su yarıntıları ola­rak bilinen uzun çukurların patlama yarıntıları olduğu ileri sürülmüştür. Yükselme teorisinin yerini bugün bir çok olayların açıklanmasına yardım eden yığılma teorisi tutmuştur. Bu­nunla beraber, magmanın düz taba­kaları kabarttığı, böylece lakol itler de olduğu gibi böyle yerler­de, tümseklenme belirdiği yükselme teorisi ile açıklanan olaylardandır.
Yükselti . Bİr yerin deniz yüzünden olan yüksekliği.
Yüzden erime . Güneşlenmenin etkisi, havanın sıcaklığı, rüzgârlarla, yağmurlarla büzlerin üstten erimesi olayı. Bunlar arasında güneşlenme önemli yer tu­tar. Yüzden erime, dağlardaki buzul­larda, kutuplardaki iç-buzullarda, de­nizlerde yüzen buz-dağlarında görü­lür. Bu yüzden buz alanlarında eri­meler, gerilemeler, küçülmeler olur. Buzların bu dıştan erimeleri yanında “içten erime” şeklinde basıncın ve sürtünmelerin etkisi ile eriyip erime­diği, erime oluyorsa ne derece bulun­duğu olayı yeter derecede henüz ay­dınlanmış değildir,
Yüzdürme .Hızla akan ormanlık dağlardan inen derelere ağaç gövdelerinin bırakılma­sı, aşağılarda bir yerde setlerin ge­risinde durdurularak alınması işi. Böylece, dik yamaçh, sarp ormanlık dağlardan, yüzdürme işi bir çeşit ta­şıt olarak kullanılmaktadır.
Yüzdürülen tomru. Ir­maklarda yüzdürülerek bir yerden başka bir yere taşınan keresteler ve tomruklar.
Yüze çıkma . Denizin gerilemesi (regresyon) ile deniz dibinin yüze çıkması olayı.
Zaman . Olayların birbiri ardından gelişeni gö­rerek düşüncemizde yarattığımız, bu olayların bundan sonra da içinde olup gideceklerini düşündüğümüz, başı ve sonu ofmıyan soyut bir kav­ram.
Zaman sıralama bilgisi. Zaman sıralanışını gösteren bilgi, ya da bilim. Astrono­mik zaman sıralama bilgisi zaman bölümlerini, zaman bulma işlerinin bütün doğal bilgilerini verir. Tarih zamanlarını sıralama bilgisi (tarih kronolojisi) eski tarih ölçülerini, gün bilgilerini, tarih boyunca geçmiş olayları belirtir. Zaman sıralama bilgisi adı altında, jeoloji yağlarının sıralanışını belirt­me işi de vardır. Bu arada yer yuvar­lağının yaşı da bu yolla belirtilmeye çalışılmıştır. Ancak, jeoloji çağlarının zaman İçindeki akışı bağıl yaş olarak gösterilmiştir.

2 Nisan 2014 Çarşamba

Coğrafyanın geleceğini nasıl görüyorsunuz

Yaşadığımız dünyada coğrafyanın geleceği çok önemlidir.Fakat bir o kadarda tehlikelidir, çünkü yüzyıllar geçtikçe herkesin bildiği gibi  insanların doğaya verdiği zararlar yüzünden dünyanın dengesi bozuluyor.Özellikle dünyayı kontrol altında bulunduran devletler çıkarları doğrultusunda yaşadığımız coğrafyaya zarar vermeye sebep olan projeleri uygulamaktadırlar.Teknoloji insanın hayatını kolaylaştırmıştır bazı teknolojik gelişmeler örneğin otomobillerin egzozlarından çıkan zararlı gazlar havanın dengesini bozmakta ozon tabakasına zarar vermektedir.Bazı sıkıntılardan biriside küresel ısınmadır.İleride yaşanacak su sıkıntısı tahmin edilmektedir.İnsanlar devletler coğrafyanın güzelliklerini korumalıdır.Başka bir açıdan bakacak olursak Coğrafi bilginler sayesinde coğrafya hakkında bir çok bilgiye sahibiz.Yazılan eserler, ansiklopediler bizi yaşadığımız coğrafya hakkında bilgilendirmektedir.Bizde bunların üzerin yeni bilgiler üretmeli öğrenmeli gelecek nesillere de bu öğrendiğimiz bilgileri aktarmalıyız.Aktaralım ki Dünyanın geleceği, çocuklarımız daha düzgün sağlıklı bir dünyada yaşasın.Fakat ben bu konuda da olumsuz fikirlere sahibim geçmişe oranla gençler gelecek nesillere bilinenlerin üstüne yenilerini koyup öğretmek yerine monoton, daha çok teknolojinin olumlu kullanacaklarına yarar sağlamayan özellikleriyle sanal hayatta gereksiz zaman harcayıp monoton bir hayat yaşadıklarını düşünüyorum.Bu herkesin anlattığım şekilde olduğu anlamında değil genelin bu durumda olduğunu düşünüyorum.Ayrıca yıllar geçtikçe dünyanın nüfusu artmaktadır.Bunun sonucunda yeni yerleşim alanları açmak için ormanlar kesilip binalar yapılmaktadır.gün geçtikçe ormanlar tahrip edilmektedir.Bunun önüne geçilmelidir.Devletler uygulayacakları nüfus politikalarıyla bu dengeyi sağlamalıdırlar.yoksa yaşadığımız coğrafya bu olumsuz etkiler sonucunda yaşanılmayacak bir coğrafyaya dönüşecektir.Türkiye açısından bakacak olursak çok ilgi çekici bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz.Dört mevsimin görüldüğü coğrafyamızın geleceği biz gençlerin elindedir.Türk insanının bu coğrafyaya sahip çıkacağını zarar vermeyeceğini umuyorum.


Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Sosyal Bilgiler Derslerinde Kullanılması 
En etkili ve çağdaş öğretim yöntemlerinden biri olan bilgisayar destekli eğitimin, 
geleneksel öğretim yöntemlerini bile daha etkili hale getirdiği, öğrenme sürecini ise 
daha da hızlandırdığı ortaya çıkarılmıştır.(9) Ayrıca bilgisayar destekli öğretim, 
öğrencilere yaşama farklı açılardan bakma olanağı sağladığı gibi, işbirlikçi öğrenme 
gibi grupla çalışma etkinliklerinin yapılmasına de büyük katkılar yapmaktadır. 
 Günümüz eğitiminde, geleneksel öğretim modellerinin yavaş yavaş terk edilerek, 
bunun yerine yapılandırmacı öğretim modelinin benimsenmeye başladığı dikkati 
çekmektedir. Bu modelde aslolan öğrencinin bilgiye mümkün olduğunca kendi çabalarıyla 
ulaşmasıdır. Bunu da gerek bilgi teknolojilerini gerekse diğer yollara başvurarak 
gerçekleştirmesi istenmiştir. Bilgisayar teknolojisi öğrencinin bilgiyi araştırarak 
ulaşmasında çok önemli bir yöntemdir. Zaten yeni Sosyal Bilgiler Programında öğrencilere 
kazandırılması gereken becerilerin başında, bilgisayar destekli bilgi teknolojilerini 
etkili bir şekilde kullanılması gösterilmiştir. Yeni Sosyal Bilgiler programının işaret 
ettiği becerileri kazandırmada veya etkili vatandaş yetiştirmede öğrencinin yararlanması 
gereken en önemli bilgi teknolojisi, Coğrafi Bilgi Sistemleri teknolojisidir. 
Eğitimciler CBS’nin okullarda neden önemli bir eğitim aracı olarak kullanıldığının 
bazı gerekçeleri bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunlar öğrencilere bilgisayarı 
kullanarak akademik yaşamlarında kolaylıklar sağlamak, meslek sahibi olmaları 
yolunda önemli imkanlar tanımak, şartları iyi analiz etmelerini sağlayarak değişen 
şartlara göre problemlerini çözmede yardımcı olmak şeklindedir.(10) 
CBS’nin ilgili derslerde kullanılması konusunda dikkat çekilen bir unsur da eğitime 
mutlak faydalar sağladığının belirtilmesinin yanında araç yönünün sık sık dile 
getirilmesidir.(11) Coğrafya ve Sosyal Bilgiler müfredatlarına uygulanması sırasında 
öğrencilerin ilgilerini bu derslerden çok teknolojiye kaydıracağı bu durumda CBS nin 
araç olmaktan çıkıp amaç olacağı kaygısı yaşanmaktadır.(12) olması gereken derslerle 
entegrasyonunun iyi yapılması ve bu programın bu dersleri daha etkili öğretmede bir 
yöntem olduğunun açıkça ifade edilmesidir. Sonuçta CBS programı amaç olmaktan 
ziyade faydalanılması gereken bir araç olarak görülmelidir. 
CBS programı, Okullarda günlük veya daha uzun süreli aktiviteler için de 
yararlanılabilmektedir. Okulun bulunduğu bölge hakkında bir takım özel bilgiler, 
öğrencilere ait adres bilgileri, sınıfları, sağlık kayıtları, sınav sonuçları v.s. gibi kişisel 
bilgileri de depolanarak istendiğinde tekrar kullanılabilir. 


    KAYNAK:  SOSYAL BİLGİLER DERSİNDE COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ                    TEKNOLOJİSİNİN KULLANILMASI                                                Nihat ŞİMŞEK




GEOİD ATLAS
1.DÜNYA FİZİKİ HARİTASI
2.DÜNYA SİYASİ HARİTASI
3.Türkiye Siyasi Haritası

                 4.Türkiye Fiziki Haritası
            5.Marmara Bölgesi Fiziki Haritası

               6.Ege Bölgesi Fiziki Haritası

7.Akdeniz Bölgesi Fiziki Haritası 



8.Karadeniz Bölgesi Fiziki Haritası 


9.Güney Doğu Anadolu Bölgesi Fiziki Haritası


10.Doğu Anadolu Bölgesi Fiziki Haritası
11.Avrupa Fiziki Haritası


12.Asya Fiziki Haritası


13.Afrika Fiziki Haritası

14.Kuzey ve Orta Amerika Fiziki Haritası

15.Güney Amerika Fiziki Haritası


16.Avustralya ve Yeni Zelanda Fiziki Haritası


                                                       
                   17. Ülke Bayrakları 











Coğrafya Belgeselleri listesi
1.NATIONAL GEOGRAPHIC: YANARDAĞ 
2.OKYANUSLAR
3.ALPLERE YOLCULUK
4.AMERIKA YOLCULUĞU
5.KAYIP MEDENIYET – GÖBEKLI TEPE
6.MISIR PIRAMITLERI BELGESELI
7.KASIRGALARIN ANATOMISI
8.Gizemli Şehir Machu Picchu
9.Natıonal Geographic-Yenilenebilir Enerji Kaynakları
10.Human Planet-Dağlar
11.Mega Yapılar Millau Köprüsü Belgeseli
12.Natıonal Geographic-Sular Yükseliyor
13.Human Planet-Ormanlar Belgeseli
14.Discovery Channel-Hayvanların Mühendislik Harikaları
15.Natıonal Geographic-Patagonia
16.Natıonal Geographic-Volkan
17.History Channel-Nazca Çölü
18.Natıonal Geographic-İnsan Yiyen Yılanlar
19.Natıonal Geographic-Mega Yapılar
20.History Channel-Everest Tepesi